Yavuz Selim, Mısır seferine giderken şimdiki Dülük Köyü yakınlarında, bir derviş yolunu keser. Padişaha: — Sana müjdelerim ki, şu ayın şu gününde Mısır'ı alacaksın. Haydi, yolun açık olsun der. Padişah meraklanır, dervişe kim olduğu sorar. Dervişin yanıtı şu olur:
— Fani âlemin bir yolcusuyum. Menziline ulaştım. Hakka tapılandım. Beni sorma oluna devam et. Yavuz Sultan Selim, gerçekten dervişin dediği zamanda Mısır'ı alır. Dönüşte elini öpmek için uğradığında, öldüğünü öğrenir, O’na bir türbe yaptırır.
Bu söylence, Evliya çelebinin Seyahatnamesi’nde de vardır.
Buna göre Dülük Baba, bir Bektaşi dervişidir.
Oysa halk arasında onun bir İslam savaşçısı olduğu inancı yaygındır. Halk onu Antep önünde şehit düşen Davut Ejder ile özdeşleştirir.
Yörede bu ermişin mezarının bulunuşuna ilişkin şöyle bir söylence anlatılır:
Bir katırcı soğuk ve tipili bir kış günü Antep'e gelirken fırtınadan yolunu yitirir. Şeyh Abdülkadir Geylani'ye bir derviş olduğundan, "Yetiş ya !..." diye seslenir. O an şeyhini karşısında bulur.
— Niçin benden yardım istiyorsun? İşte yakınında Davut Ejder yatmaktadır. Katırcı, gösterilen yere bakar, nurlu bir aydınlık görür. Nurun parladığı Dülük dağına doğru yol alır. Kente ulaşır. Daha sonra buraya bir türbe yaptırır, türbenin bakımı için bağışta bulunur.