“Yah !” ve “zılgıt” insanın ağzıyla, farklı biçimlerde ve tonda çıkardığı özel seslerdir.
“Yah !” ve “zılgıt” bir şaman geleneği olup, ilk çağlarda insanoğlunun doğada gördüklerini taklitle başlayan;korku,meydan okuma, kötülüklerden korunmak ve haberleşmek için kullandığı, zaman içinde anlamı ve fonksiyonu değişimlere uğrayarak bugüne ulaşmış kültürel bir davranış biçimidir.
Farkında olmazsak da Yah ve zılgıtın bugün farklı işlevleri vardır;
Yah ve zılgıt davettir, ilandır. Yapılan eyleme meşruiyet kazandırma yoludur.
Ayrıca kişinin içinde bulunduğu mekanla, toplulukla duygusal bütünleşmesi, heyecanını, sevincini dışa vurma biçimidir.
Yah ve zılgıt coşkuyla bütünleşmiş duyguların formüle edilmiş, kalıplaşmış halidir.
Zılgıt ve yah bizim kimliğimiz gibidir. Birileri Bizi Yah ve zılgıt çekerken görmeseler bile duydukları "yah ! ve zılgıt" sesi yöresel hatırlatmalar yapar, sizi tanımlarlar.
Davul, zurna sesiyle birlikte duyulan yah veya zılgıt sesi bir yerlerde düğün, nişan, çeyizin gibi ritüllerin yapılmakta olduğunun işaret eder.
Yah; davul, zılgıt; zurna gibidir. Bunlar birbirini tamamlar ve araya geldiğinde coşku artar, duygular zirve yapar. Ritüellerimizin tamamlayanıdır.
Yah ve zılgıt yöresel kültürün geleceğe taşınmasında çok önemli rol oynarlar.
Folklorik danslarda yah ve zılgıt başlama işareti, oyunun arasında basılan yah ve zılgıt; coşkunun zirveye çıktığı anları işaret eder.
Zılgıtı tek başınıza çalabilirsiniz. Ama yah için birkaç kişinin bir araya gelmesini şarttır.
Yah ve zılgıt haykırmadır.
Yah’ta ve zılgıt’ta çıkan sesin gücü, içinde bulunulan durumun ve ruh halinin de ölçüsü gibidir. Ses ne kadar gür, şiddetli ve de bütün halinde çok çıkarsa memnuniyet derecesi o kadar yüksek demektir.
Yah ve zılgıt bizim neşeli ve hüzünlü anlarımızın tamamlayıcısıdır.
Bir düğünde yah ve zılgıt basan yoksa o bir eksiklik olarak görülür. .
Yah ve zılgıtın peşi peşine ayrı ayrı noktalarda basılması orada bulunanların coşkusunu attırır, eğlencenin içine çeker, müşterekliği doruk noktasına taşır.
Yah ve zılgıt bir yerde gurup terapisi gibidir. Kişileri ve toplumu bir noktada buluşturur, bütünleştirir, dejarz eder.
Gaziantep’te Yah ve zılgıtı ; kıza söz kesimin ardından, nişanda yüzüklerin takılmasından hemen sonra ,gelinin çeyizi evden çıkartılırken, düğünde, gelin eve girerken, geline kına yakılırken görebilirsiniz.
Bunun yanı sıra sünnette, evde oğlan doğduğunda, hamamda, sahrede, gelinin yünü yıkanırken, asker göndermeleri gibi durumlarda yah ve zılgıt çekenlere şahit olabilirsiniz.
Ölünün ardından çalınan zılgıt ağıt gibidir. Yaşanılan acıyı, içinde bulunulan ruh halini tarif eder.
Zılgıt neşeli durumlarda olduğu gibi bazı yörelerde genç birinin veya acılı ölümün ardından zılgıt çalındığı, birlerini protesto etmek, önemli bir kişiyi karşılanma esnasında zılgıt çalındığını görebilirsiniz.
1930’lu yıllarda Gaziantep’te bazı yerel gazetelerde köşe yazarları “Yah ve zılgıtı gereksiz” bir adet olarak görmüş ve lüzumsuzluğunu dile getirmişlerse de halk bildiğinden şaşmamış, bugüne kadar taşımıştır.
Zılgıtı sadece kadınlar, yah ‘ı erkekler basar.
En iyi zılgıt çalanların Halepliler olduğu söylenir. İyi bir zılgıt tiz ve uzun olandır. İyi bir yah da kalabalıkla birlikte birkaç tonda, birkaç kez uzatılarak basılan yah’tır.